Genel Kültür:

Zihnin Yolculuğu: Genel Kültürün Evrensel Kapısı



Genel kültür, insanlığın birikiminin, deneyimlerinin ve keşiflerinin sonsuz okyanusuna dalış yapmaktır. Bir nehir gibi akar, tarih boyunca aktığı her medeniyetten, her bireyden damlalar taşır. Bu engin bilgi denizinde yüzmek, sadece bilgilere ulaşmak değil, aynı zamanda eleştirel düşünme becerilerimizi geliştirmek, empati kurmayı öğrenmek ve dünyayı daha geniş bir perspektiften görmemizi sağlamak anlamına gelir. Genel kültür, tek bir disipline değil, sanat, bilim, tarih, felsefe, edebiyat ve daha birçok alana yayılan bir ağdır. Bu alanların her biri, insan deneyiminin farklı yönlerini aydınlatır ve karşılıklı etkileşimleri, zengin ve karmaşık bir anlayış oluşturur.

Tarih, genel kültürün temelidir. Geçmişi anlamak, bugünü şekillendiren faktörleri kavramak ve geleceğe daha bilinçli bir şekilde bakmak demektir. Antik uygarlıkların yükseliş ve düşüşlerini, imparatorlukların genişlemesini ve çöküşünü, savaşların ve barışların izlerini incelemek, insan doğasının kalıcı yönlerini ve toplumsal yapıların evrimini anlamamızı sağlar. Tarih aynı zamanda, farklı kültürleri ve inanç sistemlerini karşılaştırmamızı ve farklı yaşam tarzlarını tanımamızı sağlayarak empati yeteneğimizi geliştirir.

Bilim, genel kültürün bir diğer önemli ayağıdır. Doğanın işleyişini anlamak, evrenin büyüklüğünü ve karmaşıklığını kavramak, bilimsel düşünme biçimini benimsemek demektir. Fizikten biyolojiye, kimyadan astronomiye kadar birçok bilim dalı, evrenin gizemlerini çözmemize ve dünyayı daha iyi anlamamıza yardımcı olur. Bilim, aynı zamanda teknolojik gelişmelere olanak sağlayan bir motor olup, hayatımızı dönüştürür ve geleceğe yön verir.

Edebiyat ve sanat ise, genel kültürün duygusal ve estetik boyutunu oluşturur. Şiirler, romanlar, oyunlar ve müzik, insan deneyiminin farklı yönlerini ifade eder ve duygularımızı zenginleştirir. Sanatın çeşitli biçimlerini keşfetmek, yaratıcılığımızı besler, hayal gücümüzü geliştirir ve dünyayı farklı bakış açılarından görmemizi sağlar. Ünlü ressamların tablolarını incelemek, farklı müzik türlerini dinlemek, klasik edebiyat eserlerini okumak; hayatı daha anlamlı ve zengin kılar.

Felsefe, genel kültürün düşünsel çerçevesini oluşturur. Yaşamın anlamı, varoluş, bilgi ve ahlak gibi temel sorular üzerinde düşünmek, eleştirel düşünme becerilerimizi geliştirir ve kendi inanç ve değerlerimizi sorgulamayı sağlar. Felsefe, farklı felsefi akımları tanımamıza ve çeşitli düşünce sistemlerini karşılaştırmamıza olanak tanır. Bu karşılaştırmalar, düşüncemizin genişlemesine ve daha zengin bir zihinsel yapıya sahip olmamıza yardımcı olur.

Genel kültürün önemi, bireysel düzeyde olduğu kadar toplumsal düzeyde de büyüktür. Bilgili ve kültürlü bireyler, daha iyi kararlar alabilir, toplumsal sorunlara daha etkili çözümler üretebilir ve demokratik süreçlere daha aktif katılım sağlayabilirler. Genel kültür, toplumsal dayanışmayı güçlendirir, farklı kültürler ve gruplar arasında anlayış ve iş birliğini teşvik eder ve daha uyumlu bir toplum oluşturmaya katkı sağlar.

Sonuç olarak, genel kültür, sürekli bir öğrenme ve keşif sürecidir. Bir bilgi birikimi değil, daha ziyade dünyayı anlamamızı, kendimizi keşfetmemizi ve insanlık ailesinin bir parçası olduğumuzun farkına varmamızı sağlayan dinamik ve sürekli evrilen bir yolculuktur. Bu yolculukta, yeni bilgiler edinmek, farklı bakış açılarını anlamak ve dünyayı daha geniş bir perspektiften görmeyi öğrenmek, hayatımızı zenginleştirecek ve daha anlamlı kılacaktır. Bu nedenle, genel kültürün kapısını aralamak, zihnin sonsuz yolculuğuna başlamak demektir. Ve bu yolculuk, her zaman keşfedilecek yeni bir şey barındıracaktır.

Dijital Dünyanın Epik Destanları: Bilgisayar Oyunlarının Evrimi ve Kültürel Etkisi



Bilgisayar oyunları, artık sadece eğlence aracı değil; etkileyici bir sanat formu, güçlü bir topluluk oluşturucu ve hatta bir endüstri devi haline geldi. Pixel piksel atılan ilk oyunlardan, görsel açıdan çarpıcı, karmaşık hikayeler sunan günümüz AAA oyunlarına uzanan yolculuk, teknolojinin ilerlemesi kadar insan yaratıcılığının ve toplumsal etkileşimin de bir yansımasıdır. Bu evrim, sadece grafik ve oynanış mekaniklerinde değil, aynı zamanda oyunların anlattığı hikayelerde, yarattığı deneyimlerde ve toplum üzerindeki etkisinde de kendini gösteriyor.

Erken dönem bilgisayar oyunları, basit grafiklere ve sınırlı oynanış mekaniklerine sahipti. Pong gibi oyunlar, iki oyuncu arasında basit bir rekabeti temsil ederken, Space Invaders gibi oyunlar, artan zorluk ve stratejik düşünme gerektiren yeni bir deneyim sunuyordu. Bu oyunlar, evlerin içindeki kişisel bilgisayarlara erişimle birlikte hızla yaygınlaştı ve bugün bile retro oyun kültürü olarak canlılığını sürdürüyor. Bu dönemdeki oyunlar, teknolojinin sınırlamaları nedeniyle genellikle minimalist tasarımlara sahipti ancak bu sınırlamalar, yaratıcılığın sınırlarını zorlamak için yeni yolların keşfedilmesine yol açtı.

Zamanla, bilgisayar teknolojisinin gelişmesiyle birlikte oyunlar da büyük bir evrim geçirdi. Daha güçlü işlemciler, gelişmiş grafik kartları ve artan bellek kapasitesi, oyun geliştiricilerinin daha detaylı ortamlar, daha karmaşık karakterler ve daha zengin hikayeler sunmasını sağladı. Doom ve Wolfenstein 3D gibi oyunlar, üç boyutlu grafiklerin oyun dünyasına girişini temsil ederken, Myst ve Riven gibi oyunlar, hikaye anlatımına yeni bir bakış açısı getirdi. Bu oyunlar, interaktif hikaye anlatımı ve keşfetme hissini bir araya getirerek, oyuncuları sanal dünyalara daha fazla kaptırdı.

Bugün ise bilgisayar oyunları, gerçekçiliği ve detaylarıyla adeta sinema filmlerini aratmayacak seviyede. Yüksek çözünürlüklü grafikler, gelişmiş yapay zeka ve sürükleyici ses efektleri, oyunculara unutulmaz deneyimler sunuyor. Open-world oyunları, oyunculara geniş ve keşfedilebilir dünyalar sunarken, çevrimiçi çok oyunculu oyunlar, küresel ölçekte bir topluluk duygusu yaratıyor. RPG'lerden FPS'lere, strateji oyunlarından simülasyon oyunlarına kadar her türden oyun, farklı zevklere ve ilgi alanlarına hitap ediyor.

Ancak bilgisayar oyunlarının etkisi, sadece eğlenceye sınırlı değil. Oyunlar, problem çözme becerilerini, stratejik düşünme yeteneklerini ve hızlı karar verme yeteneğini geliştiriyor. Çok oyunculu oyunlar, takım çalışması ve iletişim becerilerini öğretirken, karmaşık oyun mekanikleri, analitik düşünme ve yaratıcı problem çözme yeteneklerini geliştirmeye yardımcı oluyor. Ayrıca, oyunlar sosyalleşme ve arkadaşlık kurma için platformlar da sunuyor. Dünya genelindeki oyuncular, çevrimiçi oyunlarda bir araya gelerek ortak hedeflere ulaşmak ve sosyal bağlar kurmak için çalışıyorlar.

Sonuç olarak, bilgisayar oyunları, basit eğlence araçlarından karmaşık, etkileyici ve kültürel açıdan önemli bir medyaya dönüşmüştür. Teknolojik ilerlemeler, oyun tasarımında sürekli yenilikler ve giderek genişleyen oyuncu kitlesi, bu endüstrinin geleceğinin parlak olduğunu gösteriyor. Bilgisayar oyunları, sadece bir eğlence formu olmakla kalmayıp, aynı zamanda toplumun kültürel dokusunun ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir ve gelecekte de bu rolünü sürdürmeye devam edecektir. Hikayeler anlatma, topluluklar oluşturma ve sınırları zorlama kapasitesi, bilgisayar oyunlarını dijital dünyanın epik destanları haline getiriyor.

Salavat-ı Şerife: İlahi Rahmetin Anahtarı ve Peygamber Sevgisinin Miracı



Salavat-ı Şerife, İslam inancının kalbinde yer alan, Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v.) gönderilen salat ve selam dileklerinin bütünüdür. Arapça kökenli "salat" kelimesi, dua, bereket, övgü ve rahmet gibi anlamlara gelirken, "selam" ise esenlik ve barış dilemeyi ifade eder. Dolayısıyla salavat getirmek, Allah'tan Peygamberine rahmet, bereket ve selamet ihsan etmesini dilemek ve aynı zamanda O'na saygı ve tazimde bulunmaktır. Bu yüce ibadet, sadece dillerde tekrarlanan kuru bir metin olmaktan öte, Müslümanların kalplerinde Peygamber sevgisini canlı tutan, manevi bir köprü vazifesi görür.

Kur'an-ı Kerim'de, Ahzab Suresi'nin 56. ayetinde şöyle buyrulur: "Muhakkak ki Allah ve melekleri, Peygamber'e salat ederler. Ey iman edenler! Siz de O'na salat edin ve tam bir teslimiyetle selam verin." Bu ayet-i kerime, salavatın ilahi bir emir olduğunu açıkça ortaya koyar. Yüce Yaradan'ın ve meleklerin dahi Peygamber Efendimiz'e salat etmesi, bu ibadetin mertebesini ve önemini kat kat artırır. Müslümanlar için salavat, bu ilahi emre uyarak hem Allah'a itaatin bir göstergesi hem de Peygamber sevgisinin en derin ifadesidir. Bu sevgi, kuru bir duygudan ibaret olmayıp, Peygamberin sünnetine ittiba etmeyi, ahlakını kuşanmayı ve mesajını hayatlarına tatbik etmeyi gerektirir. Salavat, bu şuurun sürekli canlı kalmasına vesile olur.

Hadis-i Şeriflerde salavatın faziletleri sayısız defa vurgulanmıştır. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: "Kim bana bir kere salavat getirirse, Allah ona on kere salat eder, on hatasını siler ve derecesini on kat yükseltir." Bu müjde, salavatın sadece bir dua olmanın ötesinde, kişinin manevi kazancını katlayan, günahlarını affettiren ve cennetteki makamını yücelten bir ibadet olduğunu gösterir. Başka bir hadiste ise, "Kıyamet gününde bana insanların en yakını, bana en çok salavat getirenidir" buyrulmuştur. Bu, salavatın uhrevi hayattaki şefaat umudunu da pekiştiren bir amel olduğunu ortaya koyar. Müslümanlar, bu dünya hayatında Peygamberlerine salavat göndererek, ahirette O'nun yakınlığına nail olmayı ve şefaatine mazhar olmayı umut ederler.

Salavatın farklı formları bulunmakla birlikte, en yaygın olanı "Allahümme Salli alâ Seyyidinâ Muhammedin ve alâ âli Seyyidinâ Muhammed" (Allah'ım! Efendimiz Muhammed'e ve Efendimiz Muhammed'in âline salat ve selam et) şeklindedir. Bu dua, Peygamberin şahsına, ailesine ve nesline yönelik geniş bir rahmet dileğini kapsar. Salavat, aynı zamanda duaların kabulüne vesile olan bir anahtardır. Bir Müslüman, dua etmeye başlarken ve bitirirken salavat getirdiğinde, duasının daha çabuk kabul olacağına inanır. Zira Allah, Peygamberine gönderilen salavatı geri çevirmez ve bu dua vesilesiyle kulunun diğer dileklerini de lütfuyla kabul edebilir.

Salavat, İslam medeniyetinde derin izler bırakmış, edebiyattan musikiye, mimariden hat sanatına kadar pek çok alanda ilham kaynağı olmuştur. Cami ve mescitlerin minberlerinde, mihraplarında, hat levhalarında ve süslemelerinde salavat metinlerine rastlamak mümkündür. Mevlid kandilleri, Miraç kandilleri gibi mübarek gecelerde ve Cuma namazları öncesinde salavatın cemaatle yüksek sesle okunması, Müslüman toplumlarında bir geleneğe dönüşmüştür. Bu kolektif zikir, cemaat ruhunu pekiştirir, manevi coşkuyu artırır ve Müslümanları ortak bir sevgi paydasında birleştirir.

Salavatın manevi arındırıcı bir gücü vardır. Kalpleri paslandıran dünyevi meşguliyetlerden uzaklaşmaya, nefsin kötü arzularından temizlenmeye ve ruhu ilahi nurla aydınlatmaya yardımcı olur. Düzenli olarak salavat getirmek, kişinin Allah'ı ve Peygamberini daha çok anmasına, dolayısıyla manevi bilincini yükseltmesine vesile olur. Bu sayede Müslüman, hayatın zorlukları karşısında daha dirençli, günahlar karşısında daha dikkatli ve Allah'a karşı daha samimi bir duruş sergileyebilir.

Sonuç olarak, Salavat-ı Şerife, İslam inancının vazgeçilmez bir parçasıdır. Kur'an-ı Kerim'in emri, Peygamber Efendimiz'in müjdesi ve Müslümanların gönülden gelen sevgisinin bir ifadesidir. İlahi rahmetin kapılarını aralayan, günahları affettiren, makamları yükselten ve duaları kabul ettiren bu yüce zikir, aynı zamanda kalpleri arındırır, ruhlara huzur verir ve Müslümanları Peygamberleriyle manevi bir bağ içinde tutar. Her bir salavat, Peygamber sevgisinin bir miracı ve sonsuzluğa uzanan ilahi rahmetin anahtarıdır.

Tekrarın Derinliği: Salavat-ı Şerife ile Kalp Huzuruna Yolculuk ve Zikir Geleneği



İslam'da "zikir" kelimesi, Allah'ı anmak, hatırlamak ve O'nun isimlerini, sıfatlarını veya kutsal kelimeleri tekrar etmek anlamına gelir. Zikir, Müslümanlar için sadece bir ibadet şekli değil, aynı zamanda manevi bir arınma, kalbi cilalama ve ruhu besleme yöntemidir. Salavat-ı Şerife ise bu zikir geleneğinin en parlak yıldızlarından biridir. Peygamber Efendimiz'e (s.a.v.) salat ve selam göndermek, tekrarın derinliğiyle birleştiğinde, kişinin kalp huzuruna ulaşmasına ve manevi yolculuğunda önemli adımlar atmasına vesile olur.

Tekrarlı ibadetler, insanlık tarihi boyunca farklı kültür ve dinlerde yer bulmuştur. Namazda belirli hareketlerin ve sözlerin tekrarı, tesbihatın tanelerle sayılması, Hindistan'daki mantralar veya Budist meditasyonlarındaki döngüsel söylemler, tekrarın insan zihni ve ruhu üzerindeki dönüştürücü gücünü gösterir. İslam'da zikir, bilinçli ve samimi bir tekrar pratiğidir. Salavatın sürekli tekrarı, zihni dünyevi meşguliyetlerden arındırır, dikkati tek bir noktaya odaklar ve içsel bir dinginlik yaratır. Bu durum, modern psikolojide "mindfulness" veya "farkındalık" olarak adlandırılan duruma benzer bir etki yaratabilir, ancak İslam'da bu durumun temelinde ilahi bir amaç ve Peygamber sevgisi yatar.

Salavatın tekrarı, kişinin sadece dilini değil, kalbini ve aklını da meşgul etmesini sağlar. Başlangıçta mekanik bir tekrar gibi görünen bu pratik, zamanla daha derin bir şuura dönüşebilir. Her bir tekrar, Peygamber Efendimiz'e olan sevgiyi tazeler, O'nun ahlakını ve sünnetini hatırlatır. Bu durum, Müslümanın hayatına Peygamber ahlakını yansıtma çabasına dönüşür. Tekrarın gücü, bir tohumun toprağa ekilip sabırla sulanmasına benzer; her bir tekrarla manevi tohum sulanır, filizlenir ve büyüyerek kişinin kalbinde derin kökler salar.

Tekrarlı salavat, özellikle "dinle" formunda sunulduğunda, farklı bir boyut kazanır. Pasif dinleme, aktif okumadan farklı olarak, zihinsel çaba gereksinimini azaltır ve daha meditatif bir atmosfer yaratır. Kişi, zihinsel gürültüden uzaklaşarak, sadece duanın sesine odaklanabilir. Bu, stresi azaltmada, endişeyi hafifletmede ve içsel bir dinginlik sağlamada etkili olabilir. Özellikle modern dünyanın karmaşasında, bu tür sesli zikirler, bir sığınak görevi görerek bireyin manevi şarj olmasına olanak tanır. Yirmi kez tekrar gibi belirli sayılarla sunulan içerikler, disiplinli bir zikir pratiği için bir çerçeve sunar ve dinleyicinin odaklanmasını kolaylaştırır.

Zikir geleneği, tasavvufi ekollerde merkezi bir yer tutar. Sufiler, zikri kalbin pasını silmenin, nefsin kötü huylarından arınmanın ve ilahi aşka ulaşmanın en etkili yollarından biri olarak görmüşlerdir. Salavatın tekrarlı zikri de bu yolda önemli bir adımdır. Kalbin Allah'ı ve Peygamberini sürekli anması, kişinin manevi hassasiyetini artırır, imanını güçlendirir ve onu günahlardan uzak tutmaya yardımcı olur. Bu pratik, kişinin Allah ile olan bağını güçlendirirken, aynı zamanda Peygamber Efendimiz'in şefaatine nail olma umudunu da besler.

Kollektif zikir halkaları veya bireysel evrad pratiği, salavatın tekrarlı gücünü deneyimlemenin farklı yollarıdır. Toplu zikir, cemaat ruhunu güçlendirirken, bireysel zikir ise kişisel bir yoğunlaşma ve tefekkür fırsatı sunar. Her iki durumda da amaç, kalbi Allah'a döndürmek ve Peygamber sevgisiyle doldurmaktır. Tekrarlı salavat, bu süreci istikrarlı ve sürekli kılar. Günlük hayatın akışı içinde, salavat getirmek veya dinlemek, küçük ama etkili manevi molalar oluşturur. Bu molalar, kişinin ruhsal dengesini korumasına ve dünyevi kaygıların pençesinden kurtulmasına yardımcı olur.

Sonuç olarak, Salavat-ı Şerife'nin tekrarlı pratiği, İslam'ın zikir geleneği içinde eşsiz bir yere sahiptir. Tekrarın derinliği, sadece dilsel bir hareket olmanın ötesinde, kişinin kalbini temizleyen, zihnini sakinleştiren ve ruhunu yücelten bir manevi yolculuk sunar. Bu pratik, kişisel huzurdan toplumsal birliğe, dünya hayatının zorluklarından uhrevi saadete uzanan geniş bir yelpazede faydalar sunar. Her bir salavat tekrarı, sadece Peygamber Efendimiz'e gönderilen bir selam değil, aynı zamanda kişinin kendi ruhsal gelişimine yaptığı bir yatırımdır.


Bu konuda güzel bir youtube içeriği var. Dilerseniz izleyebilirsiniz:




Kutsal Nefeslerin Tekrarı: Salavat-ı Şerife'nin Derin Huzuru



YouTube'da "Allahümme Salli Duası ve Fazileti Salavat ı Şerife Dinle 20 TEKRAR" başlığıyla yer alan video, İslam dünyasında derin bir manevi öneme sahip olan salavatın sesli tekrarına odaklanıyor. Bu içerik, dinleyenlerin hem zihnen hem de ruhen Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed'e (s.a.v.) salat ve selam göndermelerini teşvik eden bir ibadet formunu sunar. Videonun temel amacı, kullanıcılara salavat okuma alışkanlığı kazandırmak, bu kutsal duanın faziletlerini hatırlatmak ve manevi bir rahatlama ortamı sağlamaktır. Tekrar sayısının (20 TEKRAR) açıkça belirtilmesi, içeriğin belirli bir zikir veya evrad disiplinine uygun hazırlandığını gösterir.

Video, dinleyicilerine "Allahümme Salli" duası aracılığıyla, İslam'ın temel direklerinden biri olan Peygamber sevgisini pekiştirme fırsatı sunuyor. Bu dua, Allah'tan Peygamberimize rahmet ve bereket göndermesini dilemek anlamına gelirken, aynı zamanda bu dileği dillendiren kişinin de kendi üzerine ilahi rahmet ve mağfiret çekmesine vesile olur. İslam inancına göre salavat, sadece bir dua değil, aynı zamanda günahların affına, makamın yükselmesine, duaların kabulüne ve dünya ile ahiret saadetine giden önemli bir yoldur. Videonun bu faziletleri dinleyicilere işitsel bir deneyimle sunması, manevi şarj olma ihtiyacı duyan kişilere hitap eder.

İçeriğin "Dinle" vurgusu, modern yaşamın getirdiği yoğunlukta, bireylerin aktif olarak Kur'an okuyamayacağı veya uzun zikirler yapamayacağı anlarda bile manevi bağlantılarını sürdürebilmeleri için bir kolaylık sunar. Araba kullanırken, ev işi yaparken veya dinlenirken salavatı dinlemek, zihnin meşguliyetini azaltıp kalbin huzur bulmasına yardımcı olabilir. Tekrarın 20 defa belirtilmesi, bir yandan duayı ezberlemeye yardımcı olurken, diğer yandan belirli bir süre boyunca kesintisiz bir zikir deneyimi sunar. Bu tekrarlı dinleme, kişinin dikkatini duanın anlamına ve maneviyatına odaklamasını sağlar, böylece zihinsel gürültüyü yatıştırır ve içsel bir dinginlik yaratır.

Peygamber Efendimiz'e salavat getirmek, Müslümanlar için sadece bir görev değil, aynı zamanda derin bir sevgi ve saygının ifadesidir. Videonun sunduğu bu işitsel tekrar, bu sevgi bağını güçlendirme ve sürekli kılma amacı taşır. Birçok Müslüman, salavatın düzenli olarak okunmasının veya dinlenmesinin manevi yaşamlarında önemli bir fark yarattığına inanır. Bu inanç, duanın sadece dil ile değil, aynı zamanda kalple de yapılması gerektiğini vurgular. Videonun sakin ve huzur veren tonu, dinleyicinin bu içsel bağlantıyı daha kolay kurmasına yardımcı olur.

Salavatın faziletleri, birçok hadis-i şerifte açıkça belirtilmiştir. Örneğin, Peygamberimiz (s.a.v.) bir hadisinde, "Bana bir kere salavat getirene, Allah on kere salat eder, on hatasını siler ve derecesini on kat yükseltir" buyurmuştur. Bu ve benzeri hadisler, salavatın sadece manevi bir kazanç sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda Allah'ın lütfunu ve bereketini celbetme aracı olduğunu gösterir. Video, bu faziletleri bizzat yaşamak isteyen kişilere bir kapı aralar. Dinleme yoluyla salavatı içselleştirmek, kişinin kendi ruhsal yolculuğunda önemli bir adım olabilir.

Sonuç olarak, "Allahümme Salli Duası ve Fazileti Salavat ı Şerife Dinle 20 TEKRAR" başlıklı video, modern zamanların hızında manevi bir sığınak sunan, Peygamber sevgisini pekiştiren ve salavatın bereketli faziletlerini işitsel bir tekrarla deneyimleme imkanı veren değerli bir içeriktir. Dinleyicilerine huzur, bereket ve manevi yükseliş vaat eden bu tür videolar, İslam'ın zengin ibadet ve zikir geleneğini dijital platformlara taşıyarak geniş kitlelere ulaşmasını sağlar.